Kuzey Avrupa’da, Baltık Denizinin doğu kıyılarında, Estonya, Letonya ve Litvanya’nın oluşturduğu ülke topluluğu
Birçok açıdan ortak bir geçmişe sahip olmakla birlikte etnik ve dil kökenleri bakımından farklılık gösteren Baltık ülkeleri, erken dönemlerde Kurland, Livonya, Selonya ve Doğu Prusya topraklarını da içermekteydi. 18. yüzyılda Rus İmparatorluğumun egemenliği altına giren Estonya, Letonya ve Litvanya, I. Dünya Savaşı sonundan 1940’a değin bağımsız birer devlet olarak varlıklarını sürdürmüş, II. Dünya Savaşı sırasında ise kurucu cumhuriyetler olarak katılmışlardır. 1991’de ise her üç ülke de yeniden bağımsızlığını kazanmıştır.
II. Dünya Savaşı sonlarına değin büyük ölçüde tarıma dayanan Baltık ülkeleri, bu dönemden sonra hızla sanayileşmişlerdir. Önemli sanayi dalları arasında balık ve orman ürünleri, madencilik ve imalat sanayileri sayılabilir.
DOĞAL YAPI VE NÜFUS
Baltık ülkeleri, Baltık Denizinden Ural Dağlarına kadar uzanan Kuzey Avrupa düzlüğü içinde yer alır. Kıyı bölgelerine alçak düzlükler, içerilere doğruysa 300 metreyi pek aşmayan tepelikler egemendir. Neman ve Batı Dvina ırmaklarının yanı sıra Baltık Denizine dökülen çok sayıda akarsuyun suladığı bölgede 6 bini aşkın irili ufaklı göl vardır. Arazinin yaklaşık dörtte üçü ormanlarla kaplıdır. İnsan yerleşiminin yöredeki uzun geçmişi hayvan varlığını genellikle küçük hayvanlarla sınırlı bırakmış olmakla birlikte, sığın, ayı, karaca, kurt ve yabandomuzunun yanı sıra yabantavşanı ve porsuğa da rastlanır.
Bölge halkları Hint-Avrupa kökenli Baltlar ve Fin-Ugor kökenli Estler olarak ikiye ayrılır. Baltlar, Baltık Denizinin güneydoğu kıyılarında yerleşmişlerdir. 19. yüzyılda Baltık Denizinin adından esinlenerek oluşturulan “Balt” sözcüğü aslında özgün bir halk adı değildir ve Litvan ve Letlerin yanı sıra bugün yok olmuş bir grup halk için kullanılmaktadır. Bu halklar arasında 18. yüzyılın başlarında Germenleştirilen Pruslar, 16. yüzyılda Letleştirilen Kurlar ve 14. yüzyılda ortadan kalkmış olan Seller ve Zemgaller sayılabilir. Doğuda bugünkü Beyaz Rusya’da ve Ukrayna topraklarının bir bölümünde dağınık yaşayan Balt kavimleri ise 7. ve 13. yüzyıllarda kuzeye doğru yayılan Slavlar içinde erimişlerdir. Fin-Ugor halklarına bağlı olan Estler, Baltık Finlerinin güney kolunu oluştururlar. Bu kol üyesi öbür halklar Livler ve Votlar- dır. Kültür açısından Estler Germenlerden önemli ölçüde etkilenmişlerdir. Özgün kültürleri ancak folklor öğeleri olarak yaşamaktadır. Estlerin ve Letlerin büyük çoğunluğu Lutherci Kilise’ye bağlıdır. Tarihsel olarak Polonya’yla yakın ilişkide olan Litvanlar ise Katoliktir.
TARİH
TARİHÖNCESÎ’NDEN ıs. YÜZYİLA
Balt kavimleri İÖ 3. binde Baltık Denizinin doğusundaki geniş topraklara tarım ve hayvancılığı öğrenmiş olarak geldiler. Tunç Çağında Batı Baltık yöresi Yakındoğu uygarlıklarınca “efsaneyi kehribar ülkesi” olarak bilinmekteydi. İS 1-6. yüzyıllar arasında Baltık halkları Roma İmparatorluğu ve Germen ülkeleriyle yaptıkları yoğun ticaret sayesinde altın çağlarını yaşadılar. Roma İmparatorluğumun çöküş dönemi ve Büyük Germen Göçleri ticareti olumsuz yönde etkiledi. 9. yüzyılda Vikingler Kurland ve Eston- ya kıyılarını yağmalayarak Rusya içleriyle ticareti denetimleri altına aldılar. Kurlar yaklaşık 853’te Danların deniz filolarını yenilgiye uğratmayı başardılar ve 11. yüzyıl ortalarından 13. yüzyıl ortalarına değin Estler ve Kurlar Danimarka ve İsveç topraklarına sık sık akınlar düzenledüer. Çevre Slav kabileleri bu dönemde yerel Baltık hükümdarlarıyla iyi ilişkiler kurmuşlar ve Ortodoksluğun Doğu Letonya’da yayılmasını sağlamışlardı.
Estonya ve Letonyahin fethi
1219-22 arasında Danimarka kralı II. Baldemar bütün Kuzey Estonya’yı topraklarına kattı. Germenler ise 1198-1290 arasında Estonya’nın geri kalan topraklarıyla Letonya’yı ele geçirdiler. 1236’da Pagan Baltık ülkelerinde Katolikliği zorla yaymayı amaçlayan Fratres Militiae Christi’den (Kılıç Kardeşliği Tarikatı) şövalyeler, Litvanlarla Zemgallerin birlikte karşı koymalarıyla Saule’de yenilgiye uğratıldılar. 1260’ta, Toton Şövalyeleri’ne bağlı Livonya Şövalyeleri olarak yeniden örgütlenen tarikat bu kez Kurlar ve Litvan- lar tarafından gene büyük bir yenilgiye uğratıldılarsa da 1283’te Toton Şövalyeleri Baltık Pruslarının tümünü egemenlikleri altına almışlardı. 1343’te Kuzey Estonya Danimarka egemenliğinden kurtuldu, ama üç yıl içinde Livonya Şövalyeleri’nin eline geçti. Baltık kıyılarının eski düzeni bu dönemde yerini Germen şövalyeleri ve kentlerin egemen olduğu feodal kilise devletçiklerine bıraktı. 1418’den sonra gevşek bir Livonya Konfederasyonu altında örgütlenmekle birlikte, bu devletçikler sık sık birbirleriyle mücadele ettiler ve yerli halk sürekli baskı altında tutuldu.
Bağımsız Litvanya
Komşu halkların tersine bağımsızlıklarını koruyabilen Litvanlar, 1236’da Mindaugas’ın yönetimi altında birlik sağladılar. Mindaugas 1253’te Hıristiyanlığı kabul ederek Litvanya kralı ilan edildiyse de 10 yıl sonra öldürüldü ve Litvanya halkı Hıristiyanlığı reddetti. Ancak 1290’da yeniden birleşebilen Litvanya Grandüklüğü, 14. yüzyıl boyunca topraklarını genişleterek bölgede önemli bir güç haline geldi. Kiev’in Tatarların eline geçmesiyle Kiev Rus Devleti’nin öteki Rus prenslikleri üzerindeki etkisinin önemli ölçüde azalması Litvanya’nın doğu ve güneydoğuya doğru genişlemesine olanak sağladı. Litvanlar 1387’de Hıristiyanlığı kabul ettiler. 1392-1430 arasında hüküm süren Vytautas (Büyük) dönemi Litvanya’nın tarihsel olarak en geniş sınırlarına ulaştığı dönemdir. Katolik mezhebinin kabulüyle Litvanya kültürel açıdan Batı’ya yaklaşmaya başladı. Polonya’yla hanedan birliğinden kaynaklanan yakın ilişkiler, Litvanların PolonyalIlar arasında erimeye başlamasına yol açtı. İki ülke soylularının 1413’te eş düzeyde kabul edilmesiyle Litvan soyluları tümüyle Polon- yalılaştı. 1569’da hanedan birliği ülkelerin birleşmesine dönüştü ve Litvanya Polonya Krallığı’na bağlı bir bölge haline geldi. 18. yüzyıl sonlarında Polonya’nın Prusya, Avusturya ve Rusya arasında paylaşılması sırasında Rusya Litvanya’yı ilhak etti.
Livonya, Estonya ve Kurland
Livonya Konfederasyonu’nun zaten gevşek olan iç birliği gittikçe zayıflarken toprak sahibi soyluların ve serbest kentlerin gücü ve önemi arttı. Hansa Birliği’nin artan ticari etkinliğinden yararlanan Baltık kentleri özellikle Rusya’yla ticaret sayesinde geliştiler ve zenginleştiler. 1520’lerde Luteranlık Germen yönetici sınıflar arasında yayılmaya başlamıştı. Evanjelik rahipler kitlelere ulaşabilmek için Estonca ve Letonca yazılı edebiyatı geliştirme yolunda yoğun çabalar harcadılar. Letonya ve Estonya topraklarında Luteranlığın yerleşmesiyle Katolik kilise devletçikleri varlık nedenlerini kaybetmeye başladılar. 1558’de Rus çan IV. İvan (Korkunç) Baltık Denizine çıkabilmek amacıyla Livonya topraklarında hak iddia etmeye başladı. Rus ordularının ilerlemesi karşısında Livonya Konfederasyonu dağıldı. Livonya Savaşları sırasında konfederasyon topraklan Livonya, Estonya ve Kurland dükleri olarak üçe bölündü. Estonya İsveç egemenliği altına girdi. Livonya Litvanya’nın bir parçası oldu. Kurland ise Polonya denetimi altında varlığını sürdürdü. Soylular ve serbest kentler ayrıcalıklarını korudular.
1592’de Baltık topraklan Luteran-Katolik çatışması yüzünden İsveç’le Polonya arasındaki ilk savaşa konu oldular. 1629’da Polonya Livonya’yı İsveç’e bırakmak zorunda kaldı. İsveç kralları, özellikle de II. Gustaf Adolf (hd 1611-32) ve XI. Kari (hd 1660-97) dönemlerinde Estonya ve Letonya köylülerini serflikten kurtarmaya çalıştılar. İlköğrenim zorunla hale getirildi. 1632’de Dorpat’ ta (Tartu) bir üniversite açıldı.
Kurland’da Livonya Şövalyeleri’nin son başkanı Gotthard Kettler (hd 1559-61), düklüğün bağımsızlığını bir ölçüde korudu. Torunu Jakob döneminde (1642-82) yerel sanayi ve dış ticaret gelişti. Büyük bir deniz filosu kuruldu. Jakob Batı Hint Adalarında Tobago ve Batı Afrika kıyılarında Gambia kolonilerini ele geçirdi. Gemilerini Brezilya, Sierra Leone, Liberya ve Endonezya’ya kadar gönderdi. O dönemde yeni keşfedilen Avustralya’yı kolonileştirme planları da yaptı. Kettler hanedanından sonra başa geçen Biron hanedanından Peter’in düklüğü döneminde Rusya Kurland’ı ele geçirdi (1795).
RUS EGEMENLİĞİ DÖNEMİ
Büyük Kuzey Savaşları (1700-21) sonunda Çar I. Petro (Büyük) Livonya ve Estonya’yı İsveç’ten almakla Rusya’nın “denizlere açılma” emellerini kuzeyde gerçekleştirmiş oldu. 1772-95 arasında, Prusya’ya katılan bir bölüm Litvanya toprakları dışında bütün Baltık ülkeleri Rus egemenliğine girdi. Rus egemenliği bölgedeki Germen soylularının ayrıcalıklarını ve köylüler karşısındaki güçlerini artırdı. Toplumsal ve ulusal özgürleşme süreci ancak 19. yüzyılda başlayabildi. Çar I. Aleksandr döneminde Estonya ve Letonya köylüleri kişisel özgürlüklerine kavuştular (1816-19). Yüzyılın ortalarında da kullandıkları toprak üzerinde mülkiyet hakkı kazandılar. Böylece eyaletlerinde Rusya’dan farklı bir tarım yapısı gelişmeye başladı. Bununla birlikte, büyük toprak sahipleri varlıklarını sürdürdüklerinden pek çok köylü kendine yeterli büyüklükte toprak edinme olanağı bulamadı. Bunun sonucunda binlerce Letonya ve Estonya köylüsü Rusya içlerinde yerleşime açılan topraklara göç etti. Litvanya’da ise köylüler Rusya’da serfliğin kaldırıldığı 1861’e değin özgürlüklerine kavuşamadılar. Bu sürede on binlerce Litvanya köylüsü ABD, Kanada ve Brezilya’ ya göç etti.
Estonya ve Letonya’da okuryazar olmayan yok gibiydi. Eğitim alanında büyük ilerlemeler kaydedildi. Dorpat’ta Almanca eğitim yapan üniversite 1802’de yeniden açıldı. Yüzyılın ortalarında bu kurum Estonya ve Letonya halkları için milli uyanış akımının merkezi olmuştu. 1803’te Vilnius’ta açılan ve Lehçe eğitim veren üniversite de aynı işlevi Litvanlar için üstlendi. Litvanlar ve Latgaller PolonyalIların 1830-31 ve 1863- 65 ayaklanmalarına katılmışlar ve bu olayların ertesinde sürekli baskı altına alınmışlardı. 1864’ten 1905’e değin uygulanan Ruslaştırma politikası süresince Lehçe kitap, dergi ve gazete yayımlanması yasaklanmış, Lit- vanca ve Latgal dilinde ise Rus alfabesi kullanılması koşuluyla bu yayınlara izin verilmişti. Okullarda eğitim dili de Rusça olmuştu. Baltık ülkelerinde Ruslaştırma politikası özellikle 1881’den sonra eğitim sistemi dışında yargı ve yerel yönetim alanlarında da yoğun biçimde uygulandı.
Bu dönemde Baltık limanlarını Rusya içlerine bağlayan demiryolları yapıldı. Büyük bir deniz filosu oluşturuldu. Riga dünya çapında bir liman haline geldi ve Tallinn ve Narva ile birlikte önemli bir sanayi merkezi oldu.
Marksizm Baltık eyaletlerinde 1880’lerde “Yeni Akım” adıyla yayılmaya başlamıştı. 1904’te Letonya, 1906’da da Estonya Sosyal Demokrat partileri kuruldu; Alman ve Rus Sosyal Demokrat partileriyle yakın ilişkiler içine girdi. Litvanya Sosyal Demokrat Partisi 1895’te kurulmuştu. Rusya’daki 1905 Devrimi Letonya ve Estonya’da büyük yankılar uyandırdı. Burjuva siyasetçiler, radikal devrimcilerle birlikte ulusal özerklik talebinde bulundular. Devrimci güçlerin, eylemlerini kırsal alanlara yönelterek malikâneleri yağmalamaya başlamaları üzerine ordu ayaklanmayı bastırmakla görevlendirildi. Çatışmalarda bin kadar Estonyah ve Letonyalı öldürüldü; binlerce devrimci de Sibirya’ya sürüldü ya da yurt dışına kaçtı. Bununla birlikte devrim hareketi, çarın liberal reformlara yönelik bazı ödünler vermesini sağladı ve üç Baltık eyaletinin imparatorluğun yeni yasama organı Duma’ ya seçilmiş temsilciler göndermesine izin verildi.
Kaynak: Ana Britannica