Paris İklim Anlaşması, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi çerçevesinde sera gazları salınımını azaltmaya yönelik önlemleri içeren bir anlaşmadır. Anlaşma 22 Nisan 2016 tarihinde imzaya açılmıştır ve yeterli sayıda üye ülkenin imzalamasının ardından 4 Kasım 2016 tarihi itibarıyla yürürlüğe girmiştir. Anlaşma 195 üye ülke tarafından imzalanması bakımından, dünya tarihinde iklim değişikliği ile ilgili en geniş kabul görmüş anlaşma olma özelliğine sahiptir.
Anlaşma ile devletler aşağıdaki amaçlarda hem fikir olmuşlardır:
- Uzun dönemde, küresel sıcaklık artışının sanayileşme öncesi döneme göre 2 derecenin altında kalmasının sağlanması
- Sera gazı salınımının küresel seviyede azalma eğilimine geçirilmesi
- Anlaşma yürürlüğe girdikten itibaren bilimin elverdiği her türlü olanak kullanılarak sera gazı salınımını azaltacak her türlü önlemin en kısa sürede devreye alınması
Anlaşmaya göre her ülke sera gazı salınımına yönelik hedeflerini kendisi belirleyecektir. Burada anlaşmanın tek beklentisi, hedeflerin zorlayıcı olmasıdır. Ayrıca hedeflerin güncellenirken, sürekli daha az miktarda gaz salınımı hedeflenmelidir. Böylece küresel ölçekte iklim değişikliğini durdurabilecek seviyede bir sera gazı salınım azalması mümkün olabilecektir. Ülkelerin 2025 ve 2030 yılları için hedefledikleri sera gaz salınımları göz önüne alındığında, 2030 yılında küresel ölçekte 55 gigatonluk bir gaz salınımı öngörülmektedir. Küresel ölçekte sıcaklık artışını 2 derecenin altında tutabilmek adına, bu salınımın 40 gigatona düşürülmesi gerekmektedir. Bu durum ülkelerin daha zorlayıcı hedefler koymaları gerektiğini ortaya koymaktadır.
Paris iklim anlaşması çerçevesinde, özellikle gelişmekte olan ülkelerin gerekli önlemleri alabilmeleri adına, bir fon kurulması ve burada biriken paraların, gelişmekte olan ülkelerde sera gazı salınımını azaltmaya yönelik projelere aktarılması da hedeflenmektedir. Bu çerçevede, 2020 yılına kadar yıllık 100 milyar dolar miktarında paranın gelişmekte olan ülkelere yönlendirilmesi hedeflenmektedir. Fonda şu ana kadar 10 milyar dolar civarında para toplanmıştır.
Ülkemiz tarafından da imzalanmış olan Paris İklim Anlaşmasına yönelik en temel eleştiri, anlaşmanın ülkeler tarafından uygulanmasına yönelik herhangi bir denetleme veya yaptırım olmamasıdır. Bu noktada anlaşmanın uygulanması tamamen devletlerin iyi niyetine bırakılmaktadır. Ayrıca hükümet değişiklikleri, örneğin A.B.D.'de olduğu gibi, yeni gelen yönetimin anlaşmayı uygulamakta gerekli çabayı göstermemesi ile sonuçlanabilmektedir. Küresel ısınmanın geri dönüşü olmayan bir noktaya ulaşmadan yavaşlatılması için Paris İklim Anlaşması oldukça önemli bir adımdır. Ancak devletlerin ve özel şirketlerin, bu anlaşmayı ciddiye alarak uygulamaları gerekmektedir. Bu olmadığı takdirde, küresel ısınmanın verdiği zararlar çok ciddi ve geri dönüşü olmayan boyutlara ulaşabilir.
Sıcaklık Artışı
Anlaşmada belirtildiğine göre, global ortalama sıcaklık artışı, sanayileşme öncesi dönem baz alınarak 2 C°’nin altına çekilecek ve yine sanayileşme öncesi dönem baz alınarak 1.5 C° artışa indirilmesi için çaba sarfedilecek. Bu rakamlar tutturulabilinirse, iklim değişikliğinin riskleri ciddi ölçüde azaltılabilir.
Ağaçların Korunması
Anlaşmada yer alan bir diğer maddede de, dünya genelinde ormanlık alanların git gide azalmasının küresel ısınmaya yaptığı katkı göz önüne alınmış. Bu anlaşmadan sonra artık, bir ülke kendi sınırları içerisindeki ormanlık alanların azalmasının hesabını yalnızca kendi halkına değil tüm dünya halklarına vermek durumunda.
Maliyeti Paylaşmak
Anlaşmada ayrıca; gelişmekte olan ülkelerin, karbon salınımlarını azaltmak için gerekli tedbirlerinin maliyetinin, gelişmiş ülkelerin desteğiyle karşılanacağı belirtiliyor. Gelişmekte olan ülkelere bu amaçla, 2020 yılı itibariyle 100 milyar dolar kaynak aktarılacak.
Dengenin Sağlanması
2050 yılından sonra, insan eliyle ya da doğa tarafından salınan sera gazları ile bu gazların atmosferdeki etkinliğini azaltan faktörler arasında denge sağlanması hedefleniyor.
Kaynak
http://www.sozcu.com.tr/
https://bilimfili.com