Osmanli dönemi saray ve saltanat çevresinde yer alan köçek geleneginde kadin kiligina girerek dans eden erkeklere müzisyenler eslik ediyorlardi.
Yedi yas gibi çok erken yaslarda baslayan köçeklik egitimi 14 yasina kadar sürer ve bu yastan itibarenköçekler profesyonel dansçi olarak mesleklerini sürdürürlerdi
1861 yilinda sultan'in köçek takimlarini yasaklamasinin ardindan köçekler Anadolu'ya ve çesitli arap ülkelerine dagildilar.
Anadolu'nun bazi bölgelerinde hâla varliklarini sürdüren köçeklik gelenegi özellikle Kastamonu yöresinin zengin bir kültürü olarak yasamaktadir. Kastamonu dügün ve senlikleri köçeksiz yapilmaz.
Kastamonu'daki köçek takimlarinda, dançilara, davul, zurna ve kemane ustalari eslik etmektedir.
Kemane genellikle öncü sazdir.
Osmanli Istanbul'undan çikip Anadolu'da folklorik müzik ve dans motifleri ile süslenen bu sanat ilk kez yurt disinda Hitit produksiyon tarafindan tanitilmistir. Kastamonu Köçek Toplulugu Fransa'nin birçok önemli sahnesiin programinda yer almislar ve sanatlarini büyük bir basari ile icra etmislerdir.
Safranbolu (Karabük) köy dügünlerinde zurna havaya basladi mi davulcu köçegin karsisinda yer alir. Davulcunun sol dizkapagi disari çikik duracak surettedir. O ayagin parmak uçlarina basarak davulu dizkapagi üstüne yerlestirir. Sonra hafif hafif vurarak sahayi dolasmaya baslar. Bu h'l, köçek kaçiyor, davulcu kovaliyor gibidir. Bu yolda biraz dolandiktan sonra, davulcu sazini (davulunu) savunarak hizli bir dönüs yapar ve sert bir tokmak indirisiyle oyuna 'm'de (hazir) vaziyette olur.
Köçek, hafifçe gögsünü disa verir, kollarini vücuda diklemesine yanlara uzatir. Ellerini bilekten kirik vaziyette asagi birakir, sag ayagi geride olarak gözlerini mahcup (utangaç) bir bakisla yere egmistir.
Davulcuda mümkün oldugu kadar gögüs kabartarak, dik ve magrur bas kaldirisiyla gözlerini köçege dikik tutar. Sag elini tokmagi indirecek vaziyette kaldirip sol elini davulun kasnagi üstüne dayamis bulunur.
Köçek, zillerini sakirdata, gözlerini yerden ayirir. Davulcuya bakarak titremeye ve göbek atmaya baslar. Davulcuda köçegi taklit etmekle beraber hafif hafif tokmak vuruslariyla silkinmeye geçer, hem de tokmagi sert vurulacakmis gibi kaldirdigi halde usulca dokunuslarla derinin yüzünde kaydirarak zibzibi'yi (yani sol el çubugunu) bilâkis sertçe vurmaya koyulur.
Davulcu da, köçek de göbeklerini tokmakla zibzibinin sert vurusuna uydurarak disa firlatirlar. Oyun bir müddet bu sekilde devam ettikten sonra köçek yeniden kaçmaya kalkisir. Bu kaçis figürleri asker yürüyüsündeki ayak degistirmenin tekerrürleri (tekrarlari) halinde olur. Fakat bu sefer davulcu köçegin pesi sira gitmeyip önünü kesmek suretiyle yanina yaklasir ve yanasir. Köçek de davulcudan yana gelir gibi oldugu yerde döne döne daireler çizer. Davulcu sert ve hizli çalmaya, davulu firlatarak veya basi üstünde tutarak vurmak suretiyle çömelis figürleri göstermeye geçer.
Açkapi oyunundaki figürleri, davulcu sazıyla(davuluyla) birlikte oynatır. Köçek, aynı figürlerde, nispeten daha kıvrak ve davulcuya perv'ne olmusçasına etrafindan firdolayi dönüsler gösterir. Bir ara sol ayagini öne atip sag ayagini geri çeker. Belini de geriye dogru bükerek gürül gürül sakirdattigi zillerini hafifletmeye baslar. Davulcuda tokmagini hafifleterek önüne vardigi köçegin etrafindan dönmeye baslar. Köçek bir müddet böylece sessiz ve hareketsiz kaldiktan sonra zillerini yeni bastan canlandirir. Yavas yavas dogrularak da oyuna daha sen, gayet çevik ve çok ç'l'k (çabuk) surette devam eder. Bir müddet her ikisi de olduklari yerde devam ederler. Dönüp dolasir, saga - sola, ileri - geri gidip gelir ve bu hareketlerden sonra gögüs gögse düsmek suretiyle baslarini birbirlerinin omzuna kor ve oyunu böylelikle sona ulastirirlar.
Oyunda davulcu, davul oyunuyla erkek kalmakta, köçek ise zil, giyim ve tavirlariyla kadinligin timsâli görünmektedir.